Ahmet Ümit – Bab-ı Esrar Yorumu

Ahmet Ümit çok beğenerek okuduğum bir yazardır. İlk okuduğum kitabını dün gibi hatırlıyorum. Bilenler bilir, kitabın ismi Kukla. Üniversitedeyken bir arkadaşım vermişti ve çok kitap okuyan birisi olmamama rağmen büyük bir heyecan ve hevesle okumuştum. Çok sürükleyici ve merak uyandırıcı bir kitaptı. O günden sonra polisiye romanlarını Ahmet Ümit’ten okumaya Devamı…

Piyano ve Moonlight Sonata

Bent yapılamayan enstrümanlardan pek hoşlanmıyorum açıkçası. Çünkü bentin ayrı bir duygusu var. Hem çalanın hem dinleyenin içinde birşeyleri uyandırıyor sanki. Düz notaların basıldığı ve notadan notaya vibrasyon yada düzgün doğrusal hareket biçiminde geçişin olmadığı enstrümanlar sanki birçok duygudan yoksunmuş gibi geliyor. Fakat Moonlight Sonata parçasını piyanoyla dinledikten sonra bu düşüncemden Devamı…

Emülatör Oyunları

Herkes bilgisayarda oyun oynar. Pes, Counter-Strike, Crysis, Travian, satranç, batak, tavla, poker vs vs vs. Bilgisayarın olmazsa olmazıdır oyunlar. 80’lerden günümüze kadar dijital oyun sektörü büyük bir ekonomiye sahiptir. Milyar dolarların cirit attığı bir sektördür. Arz talep dengesi düşünülürse bu kadar arz gerektiren talep miktarı anlaşılabilir. Dünyaca ünlü oyun firmaları, Devamı…

Latin Dansları

Bundan yaklaşık 7 ay önce öğrenci arkadaşlarla kalıyordum. Kafa adamlardı kulakları çınlasın. Bitanesi akustik sahne alıyordu diğeri de dansçıydı. Bize sürekli diyordu dansa gelin eğleniriz filan diye. İlk başlarda benim gözüm kesmiyodu çünkü rezil olma korkusu vardı. Yapabileceğimi hiç zannetmiyordum. Dans eden çiftlere hayran hayran bakar dururdum. O hareketleri nasıl yapıyorlar diye hep merak ederdim. Bayıla bayıla izliyordum çiftleri.

O sıralar çok bunalmıştım. Kaleiçi eski tadı vermez olmuştu. Rock barlarda bir bardak biraya 12 lira vermek evlat acısı gibi koymaya başlamıştı. Herşey standartlaşmıştı ve eski cazibesini kaybetmeye başlamıştı benim için. Kaleiçi sürekli elimin altındaydı ve güzellikler yerine çirkinliklerini görmeye başlamıştım. Sokaklarda sabaha kadar duran esrarcı gençler, yöresel kıyafet satan ingilizce bilen ama Türkçeyi hart hurt konuşan dükkan sahipleri ve çalışanları derken artık Kaleiçi bana sıkıcı gelmeye başlamıştı. Başka birşeyler olmalıydı Antalya’da.

(daha&helliip;)